29 Aralık 2009

İsyan Mektubu

Babaanne'm

Gittiğinden beri hiç bir şey yolunda gitmiyor. Kısır bir döngüdeyim sanki yaşadığım her acıyı her gün biraz daha ağır yaşıyorum. Yokluğun bana ölümü bile düşündürecek kadar etkili.. Bunu zaman geçtikçe daha yoğun yaşıyorum. Yaşadıkça yaşamaktan soğuyorum. Bunu sen bilemezsin. Benim yerimde değilsin çünkü. Aslında kızgınım sana. Çektin gittin. Aniden. En zor zamanımda kalktın gittin. Yok diyordum, mezun olacağım sene, şu kritik sene de heralde bir nebze olsun fazla huzurla yaşarım. Ne bir nebzeymiş arkadaş.. Bana yapılabilecek en büyü kötülüğü sen yaptın. Neden yaptın ? Ben gittiğine bile ağlayamadım daha ! Daha üzülemedim ben.. Yaşayamadım acımı, dökemedim içimi. Gidemiyorum mezarına, sarılamıyorum mezar taşına şöyle ıslatamıyorum toprağını gözyaşlarımla.. Neden ? Neden ağlayamıyorum, neden her geçen gün biraz daha birikiyor içimde umutsuzluk.. Evet umutsuzluk. Yaşasaydın eminim çok kızardın. Böyle olumsuz düşünmeme, umutsuzluğuma, mutsuzluğuma, artık kahkahamın sahte oluşuna eminim çok kızardın. Ama bir yandanda sevinmelisin babaanne.. Torunun yaşarak öğrendi şu kısacık 5 ayda kimseye güvenmemesi gerektiğini, kimseye inanmaması gerektiğini, yanlışsa bile kendi yolundan gitmesi gerektiğini.. Çok iyi öğrendi. Ve bir şeyi daha farketti torunun. Zaten sadece sana güveniyormuşum ben. Ne annem ne babam.. Benim için yerin o kadar büyükmüş ki yokluğunu dolduramadım onlarla. Yapamadım babaanne. Yerini kimse dolduramadı. Olmadı. Zaman geçtikçe daha da açılıyor yaram, insanlar ayrı bir tuz basıyorlar yarama. Ağlayamıyorum ya buram buram dökülüyor içimden senli nağmeler. Buram buram sen kokuyor her yer. Bir ben alıyorum o kokuyu, bir ben görüyorum seni her kül tablasında.. Her çakmak sesinde biraz daha sen oluyorum, biraz daha karışıyorum sensizliğe. Katlanılmaz bir hal alıyor, alıyor da n'oluyor ? Hayat yine devam ediyor. Ben yine acıkıyorum, yine uykum geliyor, sıkılıyorum yine, yine gülüyoruz onla-bunla, yine bir şeyler izliyor-bir şeyler okuyorum.. Yine çok mesajlaşıyorum, yine yağmur altında yürüyorum hemen hasta oluyorum.. Her şey aynı gibi duruyor evet. Ama hiç bir şey aynı değil. Bunu farkeden bir benim. Bu ne kadar acı. Bilinmiyor. Hissedilmiyor. Emel diyorlar ne çabuk atlattı. Hep Emel adına konuşuyorlar babaanne. Kural mı kanun mu belli değil. Hep Emel adına kararlar veriliyor. Emel karşı çıksa da pek dinlenmiyor. Alışacaksın diyorlar bir de içli içli. Kendi acılarından bahsediyorlar, kendi çektiklerini anlatıyorlar.. Çok ihtiyacım varmış gibi. Ders çıkarmam gerekiyormuş gibi.. O kadar komik ki.. O kadar boş geliyor ki milletin bana anlattığı dert(!)ler. Kimse ailesine bakmak zorunda değil. Kimse hafta sonu ne yapsak sorusunu bırakıp su faturasını nasıl ödeyeceğini düşünmüyor. Evet çevremdeki herkesin annesi-babası gayet sağlıklı. Ben şükretmiyor muyum babaanne ? Ediyorum. Belki bunları buraya yazıyorum diye bana kızıyorsundur. Kız. Ben de sana kızıyorum. Karşılıklı her şey ya bu dünyada, bak onu da öğrendim-uyguluyorum. Kız. Şimdi istediğin kadar kız bana. Nefret et benden şimdi. İstediğini yap babaanne olur mu ! Yap ! Neden gittin ? Neden !? Bu soru beni ömrüm boyunca kemirecek, bırakmayacak peşimi. Hep bir tarafım yarım kalacak. Büyüyeceğim.. Hayatıma bir sürü insan girecek kimi arkadaş, kimi sevgili, kimi düşman.. Bir işim olacak belki evleneceğim çocuğum olacak.. Yeni bir ailem olacak, belki başka başka yerlere gideceğim.. Annem ölecek, babam ölecek.. Eşim ölecek.. En yakın arkadaşlarım ölecek.. Tek bir şey biliyorum ben ölene kadar bundan büyük acı yaşayamam. Bu kadar da büyük konuşuyorum babaanne. Sen bunu da sevmezdin ya hani. Büyük konuşma derdin ya.. Artık konuşuyorum. Hadi kız bana. Ben ölene kadar yaşayabileceğim en büyük acıyı yaşadım ! Yaşıyorum. Ben ölene kadar o eksiklik benimle gelecek. Ne kadar insan girerse girsin hayatıma, senin boşluğun asla dolmayacak. Fotoğraflarda arayacağım seni, yastıklarda, hırkalarda, battaniyende arayacağım. Arayacağımda bulamayacağım. Şimdi kokun var belki bu yüzden rahatım. Bir kaç ay sonra -belki o kadar bile sürmez- kokun da uçacak gidecek. O zaman beni kim avutacak ? Annem mi ? Babam mı ? Fotoğrafın mı ? Çok hata yaptım sen gittiğinden beri. Bir türlü çizemedim yolumu, bir türlü yürüyemedim, ilerleyemedim. Bulamadım yörüngemi. Yapamadım. Beceremedim. Ağlayamadım bile.. Onu bile yapamadım. 2 damla gözyaşını akıtamadım kucağıma.. İşte ben o derece ortada kaldım, işte ben ağlayamacak kadar aciz olduğumu anladım. Ben sırf senmişim de farketmemişim. Gittin de n'ooldu ? Ben mi kaldım geriye. Bu beden mi temsil ediyor beni ? Bu sadece göz dolduruş. Bu sadece görüntü. Sadece somutluk bu ! Sen gittin ya.. Şimdi tek mutlu ben olsam da boş.

Torunun, Emel.