29 Mart 2010

Zaman

Hepsine cevap verdi zaman.
Hepsini ayrı ayrı açıkladı..
Ben de öğrendim neyin ne olduğu.
Bir gün maviyse bir gün pembeydi.
Söyleyemezdim, açıklayamazdım, yapamazdım.
O ve onun gibileri postalayıp 1-2 hafta darlanacak sonra huzuru bulacaktım.
Hangimizde o toto var ?
O 1-2 haftaya dayanabilecek yürek kimde var ?

Lavinia

21 Mart 2010

Zaman

Zaman her şeyin ilacı oluğundan mı yüklüyoruz sırtına bütün derdimizi ?
Öyle değil mi ?
Sıkıntılarımız, sorunlarımız, kavgalarımız, mutsuzluklarımız zamanla akıp gitmiyor mu ?
Bu açıdan seviyor muyuz zamanı ?
Ya bizde kalan izler ?
Zaman yüreğimize site kurmuş izleri de götürür mü ?
Ya da o izleri bırakanları çabucak unutturur mu ?
Siler mi hafızamızdan bütün olanları ?
Bu kadar soruya yanıt verir mi zaman ?


Lavinia*

4 Mart 2010

Veda

Daha önce çok yazdım-çizdim adına. Bilmedin, görmedin, kimse görmedi, kimse bilmedi-bilmeyecek.
Seni hiç bir yere koyamadım. Neyimdin ? Kimdin ? Neden vardın ? Ne diye çıkmıştın karşıma ? Hem de en zor zamanımda. Kurtarıcı mıydın ? Belki de. Lakin ben daha da dibe batmıştım. Gördüğüm anda "Bu" dedim. "O unutulmayacak hikayelerin kahramanı, benim hikayemin kahramanı, o." Çok kısa bi' zamanda tanıdım-öğrendim aslında ne olduğunu.. Neyi sevdiğini, ne yediğini, burcunu, tarzını, saat kaçta uyuduğunu her şeyini.. Hep dinlemek istedim seni. Hep anlat istedim. Her şeyini en ince ayrıntısına kadar bilmek istedim. Önceleri çok benimsedim seni, "Ben gibi" dedim senin için. Zamanla farkettim aslında sadece "Sen" olduğumu. Farkettim ve kahroldum. Kızdım kendime, sövdüm zaman zaman.. Nasıl olurdu ? Nasıl yapardım ? Nasıl hakim olamazdım duygularıma ? - Ne zaman hakim olmuştuk ki duygularımıza ? - Sana aşık olduğum gerçeğini kimse bilmesin istedim, kimse öğrenmesin. Ayıp mıydı ? Değildi. Lakin beni deşerdi acısı. Bilirdim. Sen benim nefesimdin, bi' başkası senin nefesin. O bi başkası da başkasının nefesiyle yaşadığından sen yaşamıyor sayılırdın. Nefes almadan yaşamak olanaksızdı ya hani ben de ölüydüm, farkında değildin.
Çok şey yaşadım seninle aslında. Her güzel şeyi seninle tamamladım, her olumsuzluğu seninle güzelleştirdim. Her ağladığımda sana sığındım aslında. Her kötü olayda sana geldim. Ne zaman güzel bi' şey olsa seninle paylaştım. Bilmedin. Derdimi döktüm inci inci önüne, dinledin, akıl verdin. Yeri geldi kızdın, kıyameti kopardın, ufacık bi' şey söylememe dahi izin vermedin.. Yeri geldi sen de ağlattın. Bilmedin. Yeri geldi sen korudun beni. Sen kol-kanat gerdin, sen karnım ağrıyıncaya kadar güldürdün.. Ve ben bi' sana güvendim. Bi' sana anlattım her şeyimi, ilk önce sen öğrendin derdimi-tasamı. Sadece sana sarılmak güzeldi. Sadece senin kokunu içime çekmek güzeldi. Sadece seninle dalga geçmek, seninle gülmek, seninle ağlamak güzeldi. Bilmedin. Kimse bilmedi.
Şimdi mi ?
Hala varsın. Olmaya devam ediceksin. Ben seni öldürdüm. Hem de bugün. Evet ben seni bugün öldürdüm. Öldürdüm ve en derinime gömdüm. Sen benim için sadece bi' bedensin şimdi. Hayatımdan çıkaramayacağım kadar iz bıraktın. Bilmedin. Yaptığın hiç bi'şeyi bilmedin. Farketmedin. O kadar acıttın ki.. O kadar kanattın ki.. En çok kanayan yere gömdüm seni. Ben seni yine göreceğim, yine vakit geçireceğiz, konuşacağız, tartışacağız, güleceğiz, ağlayacağız.. Sen yine olacaksın lakin geçtiğin yollardan bi' daha asla geçemeyeceksin.
Yine de olsun. İyi ki varsın aslında. İyi ki girmişsin hayatıma. İyi ki Üzmüşsün, ağlatmışsın aslında. İyi ki vurmuşsun, yaralamışsın, kırmışsın, deşmişsin her gün, her dakika yaramı. Deşmişsin de bilmemişsin.
Olsun.
Bu sana dökeceğim son paranoya. Bi' daha asla yazmayacağım adına.
Sen en derinime gömülmüş bi' can olarak kalmaya devam edeceksin.


Lavinia*

1 Mart 2010

Evet.

Merhaba blog.
Evet farkındayım uzun zamandır yazmadım. Uzun zamandır dökemedim içimi.
Artık o kadar anlamsız geliyor ki yaşadığım şey. Sabahın kör ayazı kalkmak, okula gitmek, türlü yalan-dolanın içinde 2 gram tebessüm etmeye çalışmak, eve gelmek, dershaneye gitmek, 20:00'dan önce çıkamamak. Eminim 1 sene önce yaşasaydım bunları ufacıkta olsa bir anlam çıkarırdım. Dar geliyor artık bana bu ev, bu sokak, bu İstanbul. Kaçıp gitmek gibi bi' seçeneğim olmadığından "Katlan Emel" diyorum. "Katlan kızım." Sen yine bulursun bi' yolunu gülmeye devam edersin.
Olmuyor.
Gülmek için saptığım her yol çıkmazla sonlanıyor.
Dumur olmak ne demek anlıyorum.


Lavinia

Bir Torunun Mektup Sendromu

Sevgili babaanne.
Değişik şeyler oluyor. Sen yoksun. Eve geldiğimde arayıp "Bugün böyle böyle oldu fena güldük." diyememek çok koyuyor. Yukardan bi' yerden izlediğine önceleri inanırdım ama nedense artık inanmıyorum. Kokun da gitti. Artık hiç yoksun buralarda. Fotoğraflarına bakamaz oldum. Önceleri öperdim, basardım bağrıma diyordum. Bakamıyorum. Bakarsam çok büyük bir acı hissedicekmişim gibi korkuyorum. Artık korkmaktan da korkuyorum. Böyle değişik bi' hal aldım gidiyorum.
Kafamı yardım sen yokken. Bildiğin parçaladım suratı. Olsaydın eminim sen de kendini paçalardın üzüntüden...
Gittiğinden beri akraba makraba ayakları dönmüyor burda. Görüyorsan biliyorsundur herşeyin sadece senin varlığın için olduğunu... Şimdi hiç biri aramıyor. Ne hoş.
Okul ve dershane fazlasıyla boğmaya başladı. Başka çarem olmadığından sesimi de çıkartmıyorum pek. Bazen kaçmak için tek seçeneğim dershane oluyor. Okuldan nefret ediyorum artık. Eskiden çok seviyormuşum gibi... İyice soğudum. Bi' insan son senesini kusursuz geçirmeli. Hangi insan kusursuz geçirdi peki ? Olsaydın, bunu sen söylerdin bana. Kendi kendimi avutmak zorunda kalmazdım.
Hani "Herkese güvenme az ama öz olsun arkadaşların" derdin.. Öyle oldu bu sene. Azlar ama özler. Dost mu ? Bak o tek işte. Sen de yakından tanıyorsun. Hani deli kız Özlem. Ben kalkıp yoluma devam edebiliyorsam, onun desteği sayesindedir.
Yaa babaanne.
Çok şey değişti, sen yoksun.
Zaten olmadığın için değişti herşey.
Bütün düzen.. Yıkıldı, yandı, kül oldu, tozu uçtu.


Torunun, Emel.