9 Haziran 2010

Korkarım tanışacağız sizinle
Birkaç film seyredeceğiz belki de
Ellerim tanışacak ellerinizle
Seveceksiniz beni uzun uzun
İçimde telaş olacak aşkınız
Bir başka bakacağım günlere
Dünler dahi değişecek gözümde
Seveceğim sizi hem de çok

Korkarım alışacağız birbirimize
Hangi yemeği sevdiğinizi bileceğim
Siz televizyona bakarken
Ben saçlarımı öreceğim
Konuşmadan oturacağız aynı evde
Midem kasılmayacak artık sizi beklerken
Seveceksiniz beni, hem de çok
Ama işte, daha az bir keyifle..

Korkarım gideceksiniz sonra siz
Biraz ferah ruhunuz, biraz üzgün
Uykunun o ipek saflığında gelecek nefesiniz
Özleyeceğim sizi, hem de çok
Benden bir ses bekleyecek, aramayacaksınız
Hem özleyeceğiz hem uzakta dinleneceğiz
Ve işte böyle biz artık biz olmayacağız

Korkarım, tanışacağız, sevişeceğiz, ayrılacağız sizinle...

27 Mayıs 2010

.

Tek bir oyun
Sonra kalkıp gidersin
Sen her zaman risk almayı seversin
Ben inerken en dibe ağır ağır
Sen ilk gördüğüm günden bile güzelsin

Oyunun adı aşk, kan ve gül
Sen katilsin bense maktül
Çek hançerini
Son kez öp ve beni öldür . .

25 Mayıs 2010

Gibi

Kimse beni dinlemedi
Dinleyenler anlamadı
Anlamadıkları yetmiyormuş gibi kafalarına göre yorumlayıp çok başka yerlere çektiler hikayemi
Kimse değer vermedi
Kimse doğruyu söylemedi bana
Kimse ciddi olmayı beceremedi
Kimse güldüremedi şöyle içten
Kimse hakkını veremedi gözyaşlarımın
Kimse güven veremedi
Kimse koruyamadı
Kimse düşünemedi beni yeri geldi mi kendinden çok
Kimse sarılamadı öyle sıkı sıkı bana.
.

..Senin gibi

12 Mayıs 2010

Strese girmedim, girebileceğimi düşündüm.
Sen ne sabırsız bi' egzamasın

15 Nisan 2010

Hani şu hayatla ilgili yazılan yazılan var ya..
Hepsi doğru hacım.
Her kelime doğru.

Hayatın iğrenç, leş, gereksiz, sadece gözyaşı üzerine kurulu olduğunu söyleyenler de haklılar; müthiş, süper, şahane, gülme temalı, her saniyeden bi' mutluluk-bi' huzur çıkabileceğini söyleyenler de haklılar.

Biz ne yapıyoruz ?
Tabi ki yine orta yolu buluyoruz.

Hayat; kahkahadan sonra gözyaşını, gözyaşından sonra da kahkahayı getirebilecek kadar sahtekar, insana aradığı huzuru verebilecek kadar güzel, aldatıp çökertebilecek kadar kötü olan değişik duyguların evlenmesidir ve biz bu evliliğin talihsiz çocuklarıyız. Hem de üvey çocuklarıyız.


Lavinia*
Ben kağıttan gemi yapıp ondan da t-shirt yapabildiğim için mutlu olan biriyim. Tanrı'dan en fazla ne isteyebilirim ?

Lavinia*
İlk ekşını atlattık.
Öğrenci cemiyeti olarak 3'e bölündük.
"Ohaa çok zordu abi" diyenler..
"Çok kolaydı olum fullerim bile" diyenler..
"Eh işte haco kurtarır" diyenler..

Tabi ki orta yolu bulduk, 3. gruptayız. (:
Bakalım hayırlısı.

Lavinia*

Nirvana

2. sınıftayken yaz okulu gibi bi'şeye yollamıştı babaannem beni.
6-10 yaş arası çocuklar için olan gruptaydım. Nirvana diye bi' kızla tanıştım. O zamanlar en iyi anlaştığım kişiydi. İçtiğimiz su ayrı gitmezdi. Hiç sorgulamamıştım adının neden Nirvana olduğunu. Zamanla Ermeni olduğunu öğrendim ve yine zamanla soykırımı da öğrendim. O da öğrendi. O günden beri görüşmüyoruz.

İşte böyle..

Lavinia*

Kendime mektuplar part-4

Aferim.
Kocaman bi' aferim sana.
Unuttun kızım. Evet başardın. Son 3 gündür aklına bile gelmiyolar farkındaysan.
Bravo.
Gelelim salaklığına.
Son 1 ayda çektiğin acı yetmiyomuş gibi yenisini çıkardın başına.
Aferim.
Mutlu musun bari ?
Bi' aferim daha çekmekten alamicam kendimi.
İyi misin ?
Hadi sınavdı stresti bilmemneydi hepsine eyvallahta bu ne ?
Hadi o aptal.
Kendi de kabul etti.
Sen nesin ?
Bravo canım.
Aferim sana.
Aferim.

Lavinia*

11 Nisan 2010

Çok güzel.

Hani şu olmasından korktuğum ama bi' türlü söyleyemediğim şey var ya..
Ben artık ondan korkmuyorum.
Aksine istiyorum.
Bildiğin olayın olmasını istiyorum.
Eğer olursa sadece 1 hafta üzülürüm.
En fazla 1 hafta çekerim darlığını.
Ama 1 taşla 2 kuş vurulmuş olur.
İkisinden de kurtulmuş olurum.
Ya da diğer bi yol.
2 ay daha sıkarım dişimi.
Sonra yepisyeni en gıcırından bi' hayat beni bekler (:


Lavinia*

9 Nisan 2010

Kendime mektuplar part-3

İsteyince nasıl da yapıyosun..
Gözlerim doldu.
10 gündür ilk defa takmamayı, sallamamayı, "amaaan" diyebilmeyi başardın.
Üstüne test bile çözdün hacom.
Demek ki neymiş ?
İsteyince oluyomuş.
O'nun katkısı yok muydu ? Vardı. Bazen hiç beklemediğin biri derdine derman olabiliyo.
Enteresan bi' durum.
Sen bugün yoksaymayı öğrendin kızım.
Kutlu-mutlu olsun.
O düşündüğün ama söyleyemediğin şey olsa dahi "yoksaaaaaaaaay" çek.
Çek ki bilsinler umrunda bile olmadıklarını. (:


Lavinia*

8 Nisan 2010

Kendime mektuplar part-2

Kaç gün kaldı şurda sınavına ?
Bi’ elin parmaklarını geçmiyo değil mi ?
Bunun farkındasın ve hala ufacık şeyleri kafana takıyosun öyle mi ?
Boşuna strese sokuyosun kendini, hasta ediyosun bünyeni durup dururken.
Bok mu var ?
Dert mi arıyosun ?
Sanki uğraşman gereken yığınla problemin yokta kaşınıyosun.
Amacın ne bi’ anlasam ..
Bak son defa söylüyorum.
Bırak ne yaparlarsa yapsınlar. Hatta o düşündüğün şeyi bile yapsınlar. Fena mı olur kurtulursun. Gayet iyi bi’ fikir.
En fazla 2-3 gün. En fazla. Garantili bi’ şey bu. Sonra ver elini hayat. Miss gibi ailen de var.
Bırak herkes istediğini yapsın.
Kusura bakma ama babaanneni dinleseydin bugün takmamaya çalışmak zorunda kalmicaktın.
Hani şu hiç yapamadığın şey.
Yalan mı ?
Yapamıyosun kızım. Takmıyorum’un rolünü bile yapamıyosun. Ama başarıcaksın. Ne de şirin oluyosun antidepresanla. Onsuz da başarıcaksın.
Az kaldı.
Çok az kaldı.
Görmemeye, duymamaya çalış.
Bi’ onlar mı var yaşadığın şu şeyde ?
Hadi canım yapma. Bi’ telefonuna bakmıyomu hepsinin yanında olması ? Yine olur. Hatta daha güzel olur.
Sen bi’ takmamayı, sabretmeyi öğrensen her şey çok çok güzel olucak. Her şey sende başlıyo küçük hanım.
Sen O’nun torunusun.
O olsaydı, böyle yapardı.
Hadi bakalım.

NOT: Bu yazı antidepresan kullanıldıktan sonra yazılmıştır.



Lavinia*

6 Nisan 2010

Kendime mektuplar part-1

Sevgili "ben"
Şaka mısın ? Çok ciddi bi' soru bu. Şaka mısın ?
Ne diye kendini ufacık şeyler için paralıyosun ?
Seni üzenler.. Hani o "olmasalar da olur ama girdiler bi' kere hayatıma" dediklerin. Emin ol onlar olmasa da olur. Hatta daha iyi olur.
Az kaldı yavrucum. Az kaldı. 2,5 aycık daha sık dişini, görmemeye çalış, duymamaya çalış. En önemlisi takmamaya çalış.
Yaa takmamak.
Hani doğduğundan beri zorlandığın yegane şey.
Etrafında ne kadar insan varsa, anneleri ölse amaaaan salla diyecek cinsten insanlar değil mi ?
Ve sen aralarında ne kadar sırıtıyorsun. Öyle değil mi ?
Zorlanıyosun, üzülüyosun bazen dayanamicak gibi oluyosun darlanıyosun. Bağıra çağıra ağlamak istiyosun ancak o zaman rahatlayacağını düşünüyorsun.
YANLIŞ.
Kesinlikle koca bi' yanlış.
Bundan sonra o gözyaşları akacaksa anca biri öldüğü için akacak. Anca herkes ağladığı zaman ağlayacaksın. Evet koyuyor, içini acıtıyor, inanamıyosun yaşadıklarına. Daha neler çıkacak karşına haberin yok. Bunları arayacaksın zamanı gelince. Önünde koca bi' hayat var. İpleri elinde olan kocaman bi' hayat. Üzülerek, onu bunu kafana takarak mı harcayacaksın ?
Yoook öyle bi' dünya.
Bırak kim ne yapıyosa yapsın.
Bırak aklına gelemeyecek kadar bütük ayıplar gör, ağzın açık kalsın.
Erkenden öğren hayatın gerçeklerini.
Bırak ne oluyosa olsun. Sonunda seni etkileyen bi' şey olacak mı ? Olmayacak. En fazla 2 gün "vay anasını" dersin, sonra geçer gider. Böylece gereksizleri de görmüş olursun. Rahatlarsın.
Sınavına ne kalmış şurda ?
Taktığın şeylere bak be kızım.
Düşündüğün şeylere bak.
Git bi' yüzünü yıka, sıcak bi' çay iç.
Hadi benden sana izin. Bu akşam da düşün biraz.
Ama yarın sabah eski Emel olarak uyanacaksın.
1 ay öncesindeki Emel gibi.
Yaşanacak o kadar çok şey var ki bunlarla zaman kaybedemezsin küçük hanım (:



Lavinia*

4 Nisan 2010

Sabır ve Sabır

Şu aralar en çok dilendiğim şey oldu sabır.
Sabret diyorum. Sabret kızım. 2,5 ay kaldı şurda.
2,5 ay dayanamicak mısın 12 senedir çektiğin şeye ?
Az kaldı.
Sabıııır (:

Aile.

Bugün bi' kere daha anladım ki hayatında sırtını yaslayabileceğin tek olgu ailendir. O canından çok sevdiğin kankaların kardeşlerin falan bi' yere kadar. Emin ol hiç biri senin için canını vermeyecektir. Bırak canı falan günahlarını bile vermezler.
Eminim.
Güven ailene, annene, babana..
Sen onların herşeyisin. (:

29 Mart 2010

Zaman

Hepsine cevap verdi zaman.
Hepsini ayrı ayrı açıkladı..
Ben de öğrendim neyin ne olduğu.
Bir gün maviyse bir gün pembeydi.
Söyleyemezdim, açıklayamazdım, yapamazdım.
O ve onun gibileri postalayıp 1-2 hafta darlanacak sonra huzuru bulacaktım.
Hangimizde o toto var ?
O 1-2 haftaya dayanabilecek yürek kimde var ?

Lavinia

21 Mart 2010

Zaman

Zaman her şeyin ilacı oluğundan mı yüklüyoruz sırtına bütün derdimizi ?
Öyle değil mi ?
Sıkıntılarımız, sorunlarımız, kavgalarımız, mutsuzluklarımız zamanla akıp gitmiyor mu ?
Bu açıdan seviyor muyuz zamanı ?
Ya bizde kalan izler ?
Zaman yüreğimize site kurmuş izleri de götürür mü ?
Ya da o izleri bırakanları çabucak unutturur mu ?
Siler mi hafızamızdan bütün olanları ?
Bu kadar soruya yanıt verir mi zaman ?


Lavinia*

4 Mart 2010

Veda

Daha önce çok yazdım-çizdim adına. Bilmedin, görmedin, kimse görmedi, kimse bilmedi-bilmeyecek.
Seni hiç bir yere koyamadım. Neyimdin ? Kimdin ? Neden vardın ? Ne diye çıkmıştın karşıma ? Hem de en zor zamanımda. Kurtarıcı mıydın ? Belki de. Lakin ben daha da dibe batmıştım. Gördüğüm anda "Bu" dedim. "O unutulmayacak hikayelerin kahramanı, benim hikayemin kahramanı, o." Çok kısa bi' zamanda tanıdım-öğrendim aslında ne olduğunu.. Neyi sevdiğini, ne yediğini, burcunu, tarzını, saat kaçta uyuduğunu her şeyini.. Hep dinlemek istedim seni. Hep anlat istedim. Her şeyini en ince ayrıntısına kadar bilmek istedim. Önceleri çok benimsedim seni, "Ben gibi" dedim senin için. Zamanla farkettim aslında sadece "Sen" olduğumu. Farkettim ve kahroldum. Kızdım kendime, sövdüm zaman zaman.. Nasıl olurdu ? Nasıl yapardım ? Nasıl hakim olamazdım duygularıma ? - Ne zaman hakim olmuştuk ki duygularımıza ? - Sana aşık olduğum gerçeğini kimse bilmesin istedim, kimse öğrenmesin. Ayıp mıydı ? Değildi. Lakin beni deşerdi acısı. Bilirdim. Sen benim nefesimdin, bi' başkası senin nefesin. O bi başkası da başkasının nefesiyle yaşadığından sen yaşamıyor sayılırdın. Nefes almadan yaşamak olanaksızdı ya hani ben de ölüydüm, farkında değildin.
Çok şey yaşadım seninle aslında. Her güzel şeyi seninle tamamladım, her olumsuzluğu seninle güzelleştirdim. Her ağladığımda sana sığındım aslında. Her kötü olayda sana geldim. Ne zaman güzel bi' şey olsa seninle paylaştım. Bilmedin. Derdimi döktüm inci inci önüne, dinledin, akıl verdin. Yeri geldi kızdın, kıyameti kopardın, ufacık bi' şey söylememe dahi izin vermedin.. Yeri geldi sen de ağlattın. Bilmedin. Yeri geldi sen korudun beni. Sen kol-kanat gerdin, sen karnım ağrıyıncaya kadar güldürdün.. Ve ben bi' sana güvendim. Bi' sana anlattım her şeyimi, ilk önce sen öğrendin derdimi-tasamı. Sadece sana sarılmak güzeldi. Sadece senin kokunu içime çekmek güzeldi. Sadece seninle dalga geçmek, seninle gülmek, seninle ağlamak güzeldi. Bilmedin. Kimse bilmedi.
Şimdi mi ?
Hala varsın. Olmaya devam ediceksin. Ben seni öldürdüm. Hem de bugün. Evet ben seni bugün öldürdüm. Öldürdüm ve en derinime gömdüm. Sen benim için sadece bi' bedensin şimdi. Hayatımdan çıkaramayacağım kadar iz bıraktın. Bilmedin. Yaptığın hiç bi'şeyi bilmedin. Farketmedin. O kadar acıttın ki.. O kadar kanattın ki.. En çok kanayan yere gömdüm seni. Ben seni yine göreceğim, yine vakit geçireceğiz, konuşacağız, tartışacağız, güleceğiz, ağlayacağız.. Sen yine olacaksın lakin geçtiğin yollardan bi' daha asla geçemeyeceksin.
Yine de olsun. İyi ki varsın aslında. İyi ki girmişsin hayatıma. İyi ki Üzmüşsün, ağlatmışsın aslında. İyi ki vurmuşsun, yaralamışsın, kırmışsın, deşmişsin her gün, her dakika yaramı. Deşmişsin de bilmemişsin.
Olsun.
Bu sana dökeceğim son paranoya. Bi' daha asla yazmayacağım adına.
Sen en derinime gömülmüş bi' can olarak kalmaya devam edeceksin.


Lavinia*

1 Mart 2010

Evet.

Merhaba blog.
Evet farkındayım uzun zamandır yazmadım. Uzun zamandır dökemedim içimi.
Artık o kadar anlamsız geliyor ki yaşadığım şey. Sabahın kör ayazı kalkmak, okula gitmek, türlü yalan-dolanın içinde 2 gram tebessüm etmeye çalışmak, eve gelmek, dershaneye gitmek, 20:00'dan önce çıkamamak. Eminim 1 sene önce yaşasaydım bunları ufacıkta olsa bir anlam çıkarırdım. Dar geliyor artık bana bu ev, bu sokak, bu İstanbul. Kaçıp gitmek gibi bi' seçeneğim olmadığından "Katlan Emel" diyorum. "Katlan kızım." Sen yine bulursun bi' yolunu gülmeye devam edersin.
Olmuyor.
Gülmek için saptığım her yol çıkmazla sonlanıyor.
Dumur olmak ne demek anlıyorum.


Lavinia

Bir Torunun Mektup Sendromu

Sevgili babaanne.
Değişik şeyler oluyor. Sen yoksun. Eve geldiğimde arayıp "Bugün böyle böyle oldu fena güldük." diyememek çok koyuyor. Yukardan bi' yerden izlediğine önceleri inanırdım ama nedense artık inanmıyorum. Kokun da gitti. Artık hiç yoksun buralarda. Fotoğraflarına bakamaz oldum. Önceleri öperdim, basardım bağrıma diyordum. Bakamıyorum. Bakarsam çok büyük bir acı hissedicekmişim gibi korkuyorum. Artık korkmaktan da korkuyorum. Böyle değişik bi' hal aldım gidiyorum.
Kafamı yardım sen yokken. Bildiğin parçaladım suratı. Olsaydın eminim sen de kendini paçalardın üzüntüden...
Gittiğinden beri akraba makraba ayakları dönmüyor burda. Görüyorsan biliyorsundur herşeyin sadece senin varlığın için olduğunu... Şimdi hiç biri aramıyor. Ne hoş.
Okul ve dershane fazlasıyla boğmaya başladı. Başka çarem olmadığından sesimi de çıkartmıyorum pek. Bazen kaçmak için tek seçeneğim dershane oluyor. Okuldan nefret ediyorum artık. Eskiden çok seviyormuşum gibi... İyice soğudum. Bi' insan son senesini kusursuz geçirmeli. Hangi insan kusursuz geçirdi peki ? Olsaydın, bunu sen söylerdin bana. Kendi kendimi avutmak zorunda kalmazdım.
Hani "Herkese güvenme az ama öz olsun arkadaşların" derdin.. Öyle oldu bu sene. Azlar ama özler. Dost mu ? Bak o tek işte. Sen de yakından tanıyorsun. Hani deli kız Özlem. Ben kalkıp yoluma devam edebiliyorsam, onun desteği sayesindedir.
Yaa babaanne.
Çok şey değişti, sen yoksun.
Zaten olmadığın için değişti herşey.
Bütün düzen.. Yıkıldı, yandı, kül oldu, tozu uçtu.


Torunun, Emel.

26 Ocak 2010

İşte böyle zordu aşk denen kavram.
Adına neler yazıldı, neler çizildi, ne şarkılar söylendi, ne şiirler okundu..
Yine de kimse onu tanımlayamadı, anlayamadı, anlatamadı.

İşte bu yüzden aşk denen o çok tanımlı tanımsızlık, sonsuza dek her birey için farklı bir soyutluk olacak, her kalp onu farklı algılayacak.

Lavinia*

24 Ocak 2010

14 Ocak 2010

Bırak.

Ocakta çay ama buz gibi içim
Tepede ay, her şey sensiz ne biçim
Tek bir soru; niye kırık bu kadar ?
Bir şakam var.. Sen hariç kimse gülmez.
Unutursun dediler 40 gün sürmez
Kazağın bende koklamaya korkarım
...
Bırak kalsın .

10 Ocak 2010

Seni Seviyorum.

Seni seviyorum.


Ne güzel cümledir "seni seviyorum"
Zordur, asildir, bazen nefret doludur bazen aşk..

Seni seviyorum.
Tamam.. Yalan söylüyorum.


Lavinia*