6 Nisan 2010

Kendime mektuplar part-1

Sevgili "ben"
Şaka mısın ? Çok ciddi bi' soru bu. Şaka mısın ?
Ne diye kendini ufacık şeyler için paralıyosun ?
Seni üzenler.. Hani o "olmasalar da olur ama girdiler bi' kere hayatıma" dediklerin. Emin ol onlar olmasa da olur. Hatta daha iyi olur.
Az kaldı yavrucum. Az kaldı. 2,5 aycık daha sık dişini, görmemeye çalış, duymamaya çalış. En önemlisi takmamaya çalış.
Yaa takmamak.
Hani doğduğundan beri zorlandığın yegane şey.
Etrafında ne kadar insan varsa, anneleri ölse amaaaan salla diyecek cinsten insanlar değil mi ?
Ve sen aralarında ne kadar sırıtıyorsun. Öyle değil mi ?
Zorlanıyosun, üzülüyosun bazen dayanamicak gibi oluyosun darlanıyosun. Bağıra çağıra ağlamak istiyosun ancak o zaman rahatlayacağını düşünüyorsun.
YANLIŞ.
Kesinlikle koca bi' yanlış.
Bundan sonra o gözyaşları akacaksa anca biri öldüğü için akacak. Anca herkes ağladığı zaman ağlayacaksın. Evet koyuyor, içini acıtıyor, inanamıyosun yaşadıklarına. Daha neler çıkacak karşına haberin yok. Bunları arayacaksın zamanı gelince. Önünde koca bi' hayat var. İpleri elinde olan kocaman bi' hayat. Üzülerek, onu bunu kafana takarak mı harcayacaksın ?
Yoook öyle bi' dünya.
Bırak kim ne yapıyosa yapsın.
Bırak aklına gelemeyecek kadar bütük ayıplar gör, ağzın açık kalsın.
Erkenden öğren hayatın gerçeklerini.
Bırak ne oluyosa olsun. Sonunda seni etkileyen bi' şey olacak mı ? Olmayacak. En fazla 2 gün "vay anasını" dersin, sonra geçer gider. Böylece gereksizleri de görmüş olursun. Rahatlarsın.
Sınavına ne kalmış şurda ?
Taktığın şeylere bak be kızım.
Düşündüğün şeylere bak.
Git bi' yüzünü yıka, sıcak bi' çay iç.
Hadi benden sana izin. Bu akşam da düşün biraz.
Ama yarın sabah eski Emel olarak uyanacaksın.
1 ay öncesindeki Emel gibi.
Yaşanacak o kadar çok şey var ki bunlarla zaman kaybedemezsin küçük hanım (:



Lavinia*