1 Mart 2010

Bir Torunun Mektup Sendromu

Sevgili babaanne.
Değişik şeyler oluyor. Sen yoksun. Eve geldiğimde arayıp "Bugün böyle böyle oldu fena güldük." diyememek çok koyuyor. Yukardan bi' yerden izlediğine önceleri inanırdım ama nedense artık inanmıyorum. Kokun da gitti. Artık hiç yoksun buralarda. Fotoğraflarına bakamaz oldum. Önceleri öperdim, basardım bağrıma diyordum. Bakamıyorum. Bakarsam çok büyük bir acı hissedicekmişim gibi korkuyorum. Artık korkmaktan da korkuyorum. Böyle değişik bi' hal aldım gidiyorum.
Kafamı yardım sen yokken. Bildiğin parçaladım suratı. Olsaydın eminim sen de kendini paçalardın üzüntüden...
Gittiğinden beri akraba makraba ayakları dönmüyor burda. Görüyorsan biliyorsundur herşeyin sadece senin varlığın için olduğunu... Şimdi hiç biri aramıyor. Ne hoş.
Okul ve dershane fazlasıyla boğmaya başladı. Başka çarem olmadığından sesimi de çıkartmıyorum pek. Bazen kaçmak için tek seçeneğim dershane oluyor. Okuldan nefret ediyorum artık. Eskiden çok seviyormuşum gibi... İyice soğudum. Bi' insan son senesini kusursuz geçirmeli. Hangi insan kusursuz geçirdi peki ? Olsaydın, bunu sen söylerdin bana. Kendi kendimi avutmak zorunda kalmazdım.
Hani "Herkese güvenme az ama öz olsun arkadaşların" derdin.. Öyle oldu bu sene. Azlar ama özler. Dost mu ? Bak o tek işte. Sen de yakından tanıyorsun. Hani deli kız Özlem. Ben kalkıp yoluma devam edebiliyorsam, onun desteği sayesindedir.
Yaa babaanne.
Çok şey değişti, sen yoksun.
Zaten olmadığın için değişti herşey.
Bütün düzen.. Yıkıldı, yandı, kül oldu, tozu uçtu.


Torunun, Emel.